Hac ibadeti birçok dinde görülen, dolayısıyla dinler tarihi kadar kadim bir ibadet. Ancak hac ibadetinin başka hiçbir dinde İslamiyet’te olduğu gibi etrafında büyük bir kültür ve hafıza oluşturmadığı görülüyor.
İlk defa Hz.Adem tarafından yapılan, Nuh Tufanı’ndan sonra Hz.İbrahim ve Hz.İsmail tarafından temellerinden yükseltilerek yeniden inşa edilen Kâbe’nin bulunduğu Mekke şehri hac ibadetinin merkezi. Mekke’de hac İslamiyet öncesinde de gerçekleştirilen bir ibadetti. İslamiyet ile birlikte hac ibadeti tevhid inancı etrafında yeniden düzenlendi. İslam tarihi boyunca hac ibadeti yeryüzünün farklı yerlerinden Mekke’ye akın akın gelen Müslümanların buluştuğu yeryüzünün en büyük toplantısı olageldi.
İslam öncesi…
Hac İslam öncesi Arap Yarımadası halkları arasında da yerine getirilen bir ibadetti. Cahiliye dönemi olarak adlandırılan İslam öncesi dönemde Mekke’de pagan inancı gelenekleri egemendi. Şehre gelen hacıların farklı talep ve dileklerini iletmeleri amacıyla yüzlerce farklı put bulunuyordu. Özellikle Hz.İsmail’in öğrettiği hac ibadeti zamanla unutulmuş ve putlar insanların Allah’a ulaşabilme düşüncesiyle aracı olarak görülür olmuştu. Kurbanlar putların önünde ve onlar adına kesiliyor, kurbanların kanı bu putlara sürülüyordu. İslam sonrasında da devam eden ve savaşmanın yasak olduğu Haram aylardan olan Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında bir nevi ateşkes ilan eder bu zaman diliminden Zilhicce ayını hac ibadetini yerine getirmek için değerlendirirlerdi. Kâbe’nin etrafında tavaf yapılması, Hacerülesved’e hürmet gösterilmesi ile Safa ve Merve tepelerini ziyaret edip burada bulunan putlara ibadet amacıyla hürmet edilmesi cahiliye dönemi hac ibadetinin öne çıkan ritüellerindendi.
İslam ve Hac
Mekke’nin fethi ile birlikte Hz.Muhammed’in(sav) elçiliğinde İslam’da hac ibadetinin nasıl yerine getirileceği peygamberin uygulamaları eşliğinde belirlendi. İslamiyet ile birlikte Kâbe ve civarı ibadet amacıyla orada bulunan putlardan temizlenip arındırıldı ve hac ibadeti de diğer ibadetler gibi yalnızca Allah adına, Allah’ı anıp yüceltmek amacıyla yapılmaya başlandı. İslamiyet ile birlikte ilk hac ibadeti Hz.Ebu Bekir’in idaresinde Hicri 9 / Miladi 631 yılında düzenlenmiş ancak Hz.Muhammed (sav) bu hac ibadetine katılmamıştı. Bunun temel nedeninin, halen Müslüman olmayan kişilerin eski cahiliye adetlerinden biri olarak Kâbe’yi tamamen çıplak olarak tavaf etmeleri olduğu ileri sürülür. 632 yılında, Tevbe Suresi’nde yer alan ayetler doğrultusunda Mekke’ye artık Müslüman olmayanların giremeyeceği kuralı peygamberin görevlendirmesi ile Hz.Ali tarafından duyuruldu. Hz.Muhammed(sav) aynı zamanda vefat ettiği yıl da olan 632 yılı içerisinde ilk ve son haccını yerine getirmek üzere Medine’den Mekke’ye geldi. Vefat ettiği yıl olması nedeniyle de bu hacca Veda Haccı, hac esnasında verdiği muhteşem hutbesine de Veda Hutbesi adı verildi.
Asırlar boyunca Hac
Hz.Muhammed’in (sav) ardından gelen dört halife döneminde de hac ibadeti Mekke’ye giriş, kalış ve çıkışı düzenleyen kurallar ile devam etti. Emeviler ve Abbasiler döneminde hacıların yol güvenliklerini sağlamak ve şehirde konaklamalarını düzenlemek amacıyla birçok tedbir ve düzenleme yapıldı. Meşhur Abbasi halifesi Harun Reşid’in eşi Melike Zübeyde Bağdat’tan Mekke’ye uzanan bir hac yolu inşa ettirdi. Bu hac yolu üzerinde belirli menzillerde konaklama mekanları inşa edildi. Yine yol boyunca hac yolcularının su ihtiyacını karşılamak üzere kuyular açıldı. Moğol istilası döneminde harap olup kaybolan Ayn Zübeyde Hac Yolu, Osmanlılar döneminde Mekke’de geriye doğru iz sürülüp tekrar bulundu ve kısmen ihya edildi. Hint İslam coğrafyasından Mezopotamya’ya, Endülüs’ten Afrika, Kafkasya ve Balkanlara uzanan geniş İslam dünyasının onlarca farklı beldesinden milyonlarca hacı adayının en büyük hayali kutsal topraklara ulaşıp İslamiyet’in beş temel şartından biri olan hac ibadetini yerine getirebilmekti.
Hac ve Türkler
İslamiyet’in iki kutsal şehri Mekke ve Medine’ye İslam tarihi boyunca hizmet etme şerefi Araplar ile birlikte Türkler tarafından yerine getirildi. Kâbe’nin kapısı için özel olarak yapılan ilk örtüyü merkezi Mısır’da bulunan Memluk Devleti kraliçelerinden Şecereddür dokutmuştu. Memluk ve Osmanlı devletleri için iki kutsal kente hizmetkâr olmak, bu şehirlerin bakımlarını, orada yaşayanların ihtiyaçlarını karşılamak başlı başına bir varlık nedeniydi bu devletler için. Tarih boyunca hemen tüm Müslüman Türk devletleri kutsal topraklarla ilgilendiler ve hac yollarını korumak için çaba gösterip, Hicaz halkına hac dönemlerinde hediyeler gönderdiler. Mekke ve Medine’ye hizmet etmeyi kurumsallaştırıp yüzlerce yıl boyunca yerine getiren devlet ise kuşkusuz Osmanlı Devleti’ydi.
Osmanlı dönemi Hicaz
Osmanlıların kutsal topraklarla olan ilişkisi Sultan Yıldırım Bayezid, II.Murad ve Fatih Sultan Mehmed dönemlerine değin uzanır. Fetihleri duyuran zafernameler eşliğinde çok sayıda değerli hediye ve ödenekler Hicaz halkına dağıtılmak üzere iki kutsal şehire gönderilirdi. Bununla beraber Osmanlıların hac hizmetlerini düzenli hale getirmeleri Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonrası Hicaz bölgesinin de idaresine başlamaları ile gerçekleşti. Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte Hac seferleri Surre Alayları ile birlikte düzenlenmeye başladı. Aylarca süren meşakkatli hac yolculuğu esnasında konaklama menzilleri düzenlendi. Farklı hac yollarından gelenler için su kuyuları, barınma yerleri ve güvenlik unsurları oluşturuldu. Surre Alayı’ndan sorumlu Surre Emini Osmanlı dönemi hac yolculuğunun en üst düzey görevlisiydi. En önemli görevi ise her sene hac döneminde yenisi ile değiştirilen ve yüzyıllarca İstanbul’da dokunun Kâbe örtüsünü, hacıları ve oraya gönderilen hediye ve sadakaları güvenli bir şekilde yerine yeni Medine ve Mekke’ye ulaştırmaktı. Osmanlı dönemi boyunca Mekke, Medine ve Kudüs ile ilgili çok sayıda vakıf da kurulmuş ve bu vakıflar aracılığı ile kutsal toprakların tüm ihtiyaçları en küçük detaylarına kadar takip edilip karşılanmıştı.
Arefe ve Bayram
Hac ibadetinin en özel günü kuşkusuz geride bıraktığımız cumartesi günü, yani Arefe günü olan dündü. Dünyanın yüzlerce farklı noktasından gelen milyonlarca inananın bir araya gelip vakfe yaptığı Arafat Meydanı ve Cebel-i Rahme’deki (Rahmet Dağı) dün tüm Müslümanlar haccın en önemli vazifesini yerine getirip hacı oldular ve bugün kurbanlarını kesip bayrama giriyorlar. İslam dünyasının, başta Filistin ve Doğu Türkistan olarak özgürleştiği, barışın yaşandığı nice sağlıklı, güzel bayramlara. Kurban Bayramımız mübarek olsun.